CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısının akabinde parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Erdoğan’a iktisat üzerinden yüklenen CHP Sözcüsü Öztrak, AKP’nin oyunun yüzde 30’un altına indiğini öne sürdü. Erdoğan’ın tek ümidinin “muhalefeti dağıtmak” olduğunu belirten Öztrak, “Milletimiz önümüzdeki seçimlerde kendine bu denli zulmü reva görenlere, sandıkta kesinlikle yanıtını verecektir” tabirini kullandı.
KILÇDAROĞLU “YÜZDE 60 İLE SEÇİLECEĞİM” DEMİŞTİ
CHP başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu “14 Mayıs günü yüzde 60 oyla 13. Cumhurbaşkanı seçileceğim. Bu iş ikinci çeşide kalmaz, birinci çeşitte biter” dedi.
Kılıçdaroğlu, Millet İttifakının TBMM’de de çoğunluğu elde edeceğini de söyledi.
Seçimden evvel çeşitli anket firmaları da Kılıçdaroğlu’nun mümkün oy oranlarını yüzde 60 göstermişti.
Öztrak, şunları söyledi:
Daha üç yıl evvel yüzde 19 olan siyaset faizi, artık yüzde 30.8 lira 65 kuruş olan bir doların bedeli artık 27 lira 20 kuruş. Yüzde 19 olan enflasyon, şu anda yüzde 50. Dahası, Erdoğan’ın seçim öncesinde, ‘Yıl sonunda yüzde 20’ler düzeyinde olacak’ dediği, millete kelam verdiği enflasyonun yıl sonunda yüzde 65 olacağını da OVP’de kabul etti. Lakin bu tablonun müsebbibi Erdoğan, ABD’de tekrar sorumluluktan kaçmaya başladı. Enflasyonun ‘dünyanın sorunu’ olduğunu anlattı, alışılmış Türkiye’nin neden enflasyonun şampiyonlar liginde, dünyada birinci beş ülkeden biri olduğunu anlatmadı. Bizdeki aylık enflasyonun neden dünyadaki 140 ülkenin yıllık enflasyonundan daha fazla olduğunu, bunun kimin yapıtı olduğunu da açıklamadı. Dünyada besin fiyatları düşerken bizde neden daima arttığından, besin enflasyonunda neden dünya dördüncüsü olduğumuzdan, ülkemizde yaşanan çocuk açlığından hiç kelam etmedi. Kendi politik yanlışları nedeniyle Türkiye’nin nasıl Dünya Sefalet Endeksi’nde, birinci 40’a giren tek OECD üyesi ülke haline geldiğini, ülkeyi Sefalet Endeksi’nde Sudan ile Surinam ortasına nasıl sıkıştırdığını da anlatmadı. Bu verimli topraklarda, bu genç nüfusumuzla G20 ülkeleri ortasında Arjantin’le birlikte, neden Sefalet Şampiyonu olduğumuzdan ise hiç kelam etmedi.
‘ENFLASYON ERDOĞAN’IN MESKEN İMALİ KRİZİNDEN DOLAYI’
Herkes biliyor, bizdeki enflasyon dünyadan falan değil, tamamı Erdoğan’dan. Erdoğan’ın, konut imali krizi yüzünden. Artık Erdoğan, ABD’de yeni vitriniyle birlikte, 2024’ün birinci çeyreğinde enflasyonu düşüreceklerini anlatıyor. Beyefendi, 2023’ü gözden çıkarmış, önümüzdeki yıla randevu veriyor. Arkadaşlarının başarılı olacaklarını söyleyerek sorumluluğu onlara yıkıyor, yeni çarklara ve kaçışlara taban hazırlıyor. Saray ve şürekası iktisadın ayarlarıyla o denli bir oynadılar ki artık iktisat ayar tutmuyor. Faizlerin seçimden sonra dörde katlanmasına, Merkez Bankası’nın art kapısından döviz satışının sürmesine karşın paramız pul olmaya, enflasyon azmaya devam ediyor. Merkez Bankası, hafta içinde siyaset faizini yüzde 25’ten yüzde 30’a yükseltti. Böylelikle seçimlerden sonra siyaset faizi, toplam 21 buçuk puan birden arttı. Merkez Bankası’nın kısa vadeli faiz haddinin yüzde 30’lara çıktığını, en son 2003 yılının Ekim ayında, yani tam 20 yıl evvel görmüştük. Merkez Bankası’nın piyasaya borç verme faizi yüzde 31 iken İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) enflasyonu yüzde 20,3 idi. Dolar kuru da o gün 1 lira 40 kuruştu. Bugün, MB’nin siyaset faizi yeniden yüzde 30 ancak gerçekleşen İTO enflasyonu yüzde 74, 1 dolar da 27 lira 20 kuruş. Bu, işlerin nasıl raydan çıktığını açık seçik ortaya koyuyor.
‘İÇ BORÇ’ VE ‘FAİZ’ KONUSU…
Bu kadar faiz artırıyorlar, dolar da enflasyon da artık tınmıyor. Bunun sarayın inanç vermeyen siyasetinden kaynaklandığının tüm dünya farkında. Erdoğan, daha mayıs ayındaki seçimden çabucak evvel, ‘Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece, faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz, enflasyon da faizle birlikte düşecek’ diyordu. Sonuç, tam zıddı oldu. Faiz de enflasyon da uçtu. Tarihimizde birinci kere devletin iç borcu için ileride ödeyeceği faiz, borcun anaparasını aştı. Bütçenin faiz masrafları şaha kalktı. 1975-2002 devrinde bütçeden her gün yapılan faiz ödemesi, yaklaşık 24 buçuk milyon dolardı. 2003-2023 devrinde kelam konusu ödeme, 73 milyon dolara çıktı. Cumhurbaşkanının imzasıyla yayınlanan Orta Vadeli Program’a (OVP) nazaran ise 2024-2026 periyodunda, devletin bütçesinden her gün yapılacak faiz ödemesi, yaklaşık 113 milyon dolar olacak. Milletin bankalara olan borcunun artan faiz yükü yetmedi, bir de bütçenin faiz yükünü taşıtacaklar. Bunu ödemek için milletimiz önümüzdeki üç yılda daha çok çalışacak, daha çok vergi ödeyecek. Cetlerimiz ne hoş söylemiş: ‘Hilekârdan yumurta alan, içinde sarısını bulamaz.’
‘İCRA DAİRELERİNDEKİ BELGE SAYISI…’
Milletin gelirini enflasyonla pul eden hükümet, artık milletin kredilerini kesme, kredi kartlarına hudut getirme hazırlığında. Başka taraftan son faiz kararından sonra, gereksinim kredilerinin faizleri yüzde 60’a dayanmış vaziyette. Kredi kartı gecikme faizleri aldı başını gitmiş durumda. Borcu borçla çeviren vatandaşlarımız için, maliyetlerin giderek artacağı, ödemelerin çok zorlaşacağı bir devir başlıyor. Hakikaten birinci 9 ayda icra dairelerine gelen yeni evrak sayısı, geçen yılın birebir periyoduna nazaran yüzde 60’a yakın artmış, 10 milyonun üzerine çıkmış. Birinci 8 ayda, 95 bin çeke karşılıksız süreci yapılmış. Karşılıksız çek meblağı yüzde 163 artışla, 31,4 milyar liraya yükselmiş. Memleketler arası Para Fonu bile, Türkiye ile ilgili son 4. Unsur raporunda, yüksek enflasyonla artan konut ve besin harcamalarının dar ve sabit gelirle çalışanların boğazını nasıl sıktığını anlatıyor.
‘MİLLETİMİZ HER GEÇEN GÜN DAHA DA EZİLİYOR’
Ülkede çalışanların yarısından fazlası, açlık hududunun altındaki taban fiyat ya da civarında bir fiyata talim ediyor. Çalışmayan aç, çalışan da aç. Millet yalnızca yoklukla değil, açlıkla da sınanıyor. Başka taraftan, elinde biraz parası olan da eriyip gitmesin diye borsaya yöneliyor. Olmayacak paylar, olmayacak fiyatlara çıkıyor. Hükümetin kerameti kendinden menkul kelamda alimleri de ‘Borsaya yatırım yapın’ fetvaları veriyor. Yarın öbür gün, buraya para yatıranların Dimyat’a pirince giderken meskendeki bulgurdan olmaları, bir sefer daha piyasanın köpekbalıklarına yem olmaları şayet önlem alınmazsa kaçınılmaz. Parası olan vatandaşlar da paralarını süratle yurt dışına kaçırıyor. Son üç yılda vatandaşların yurt dışı portföy yatırımları, 4 katına çıkmış. Kıymetli hocamız Korkut Boratav’ın tabir ettiği üzere, iktisatta çökmeden çok daha tehlikeli bir süreci yaşıyoruz. İktisat ve devlet idaresi çürüyerek dağılıyor. Yalnızca çökme olsa, çöken kaldırılır. Lakin bu çürüme öylesine sinsi ki burunlar bu kokuya yavaş yavaş alıştırılıyor. Beşerler yaşanan felaketi giderek kanıksamaya başlıyor. Saray, şürekası ve iktisadın parazitleri, bu leş kokulu ortamda semirirken milletimiz her geçen gün daha fazla eziliyor.
‘YÜZDE 30 İLE ÜLKENİN YÜZDE 100’ÜNE EL KOYMAK’
Bu hükümet bu ülkenin, bu milletin hiçbir kaygısına derman olamaz. Seçimden sonra yaptığı ve yapmadıklarıyla bunu ispatladı. Artık Erdoğan, partisinin yüzde 30’un da altına inen oyuyla seçim kazanmak için her yolu denemek istiyor. Bütün ümidi, muhalefeti ne yapıp edip dağıtmak. Yüzde 30 ile ülkenin yüzde 100’üne el koymak. Havuz gazetelerinde kendi belediyelerinin rezilliklerinin üstünü örtüyor, bizim belediyelerimize ise kara çalmaya çalışıyor.
Hükümet, belediyelerimizin hizmetlerini önlemeye çalışırken iktidarın çoğunlukta oldukları belediye meclisleri de hemşerileri için çalışan CHP’li liderleri engelliyor. Ankara’da atık su arıtma tesisi için bulunan dış kaynaklı krediyi, Erdoğan onaylıyor lakin Cumhur İttifakı’nın çoğunlukta olduğu Belediye Meclisi, buna taş koyuyor. İstanbul’da belediyemizin otizmli ve down sendromlu çocukların kullandığı merkez haline getirdiği spor tesisini, kendi ilçe belediyelerine devrediyorlar. Özel gereksinimi olan çocuklarımıza verilen hizmeti engellemeye çalışıyorlar. Ancak onlar ne yaparlarsa yapsınlar, CHP’li liderlerin yönettiği belediyelerde vatandaşlarımız rahat bir nefes alıyor. Daha evvel görmedikleri hizmeti alıyorlar.
Kongrelerimizi bitiriyoruz. Yarın, Parti Meclisimiz, Kurultay tarihine karar verecek. Bu ülkenin aydınlık yarınlarına inananlar olarak bu süreçten de yenilenerek, güçlenerek çıkacağız. Ülkemizi, kifayetsiz muhterislerin elinden kurtaracak yolun kapısını açacağız. Milletimizi bölüp parçalayarak palavrayla, hileyle, hurdayla siyaset yapmanın sonuna gelindi. Meydanlarda söylenen palavraların faturası ağır oldu. Milletimiz önümüzdeki seçimlerde kendine epey zulmü reva görenlere, sandıkta kesinlikle yanıtını verecektir.”
